Arazi araçları: MX, ATV, tüm 4×4’ler, özellikle Niva. 2000 model Suzuki Vitara 1.6 JLX aracımızla offroad yapamasak ta arada arazi keyfini çıkarmaya çalışıyoruz. 125’lik Honda CGL, 250’lik Jinlun, 125’lik Kanuni Ceetah motorumuz oldu şimdiye kadar. İleride bir gün; BMW F650, Yamaha XT660, Honda Transalp, Suzuki V-Strom gibi bir motor almak ve uzun yol gezilerine çıkıp dağ köylerinde mola vermek istiyorum. Yakın çevremde görmediğim hiçbir köy kalmasın istiyorum. Köylerdeki insanların daha mutlu ve refah içinde olmasını ve köye dönüşün başlamasını istiyorum. Dünya barışı istiyorum :)
Doğa sporları: Yürüyüş, trek, rafting, yamaç paraşütü, kampçılık, amatör balıkçılık. Otrtak noktalarımız çok olduğu için, Akut’u ve Akut’çuları da severim.
Edebiyat: Felsefi kitaplar, roman, inançlar üzerine kitapları severim. İleride bir gün kitap yazmak isterim. Yazacağım kitabın da Ayn Rand’ın “Hayatın Kaynağı” kitabı gibi veya Nietzsche’nin “Böyle Buyurdu Zerdüşt” gibi olmasını isterim. Şiiri severim, sevenleri de takdir ederim ama anlamam. En sevdiğim şairler; Mehmet Akif, Necip Fazıl, Nazım Hikmet’tir. Ama pek anlamadığım için, bazen bunların ne anlatmak istediğini bilenlere sorarım.
Müzik: Klasik rock, caz, blues, türkçe rock, türkçe ve yabancı 80’ler, halk müziği, vb. türleri severim. Enstrüman olarak keman, yan flüt, davul, klasik gitar, mızıkayı severim. Hiçbirini çalamam. Özellikle Hohner Golden Melody mızıkamla blues gamları çalmayı çok isterim. Şarkı söylemeyi de severim ama beceremem. Şan dersi ve notadan başlayarak ders almak istiyorum, ama almıyorum.
İnternet: Blog yazmayı, yeni yazıılımlar denemeyi, alışveriş yapmayı, hava durumuna bakmayı severim. Facebook, twitter, vb. girişimlerden korkuyorum, güvenmiyorum bunlara. Paranoyağım biraz. İnternette kişisel birşeyler paylaşacaksam, bunun kendi web sitem üzerinden olması tercihimdir.
Bilgisayar: Özgür yazılım dünyası. Raspberry Pi gibi ucuz, küçük ve çok iş yapan cihazlar. Görüntü ve ses işleme. Veri madenciliği ve ilişki haritası çıkarımı.
Fotoğraf: Kurgusal fotoğrafları severim. İsmine bakmadan birşeyler anlatan fotoğrafları severim. Çekmeyi pek beceremem. Canon 350D yanında Sigma 70-300 apo, Sigma 10-20 ve Canon 18-55 kit lensimizle ufarak bir setimiz var.
Seyahat: İlk defa gittiğim her yeri severim. Bir yere giderken, ana yolları bırakıp köy yollarından gitmeyi severim. Kaynak suyu bulunca, durup içmeyi severim. Köy kahvelerinde amcalarla sohbet etmeyi, ucuz ve güzel köy çaylarını içmeyi severim. Farklı bir kültürün yoğun olduğu yerleri (köyleri) severim. GPS cihazını kullanmayı ve rotaları kaydetmeyi, bu rotaları insanlarla paylaşmayı severim.
Sinema: Sinema ile aram pek iyi değil. Çok yakından takip etmem. Eskiden daha fazla severdim. Sinemaya izlemeye gitsem bir tane dangalak denk gelse aynı salonda, keyfim kaçıyor. Diğer taraftan biletler de çok ucuz değil. Yapımların da çok büyük kısmı dandik dundik yapımlar oluyor. Osuruklu popoya arpa ekmeği bahane misali biraz da… Sevdiğim filmler ise bloğumda yazılı zaten merak edenler için.
Sosyolojik ve psikolojik irdelemeler: İnsanları incelemeyi, tepkilerin altında yatan nedenleri anlamaya çalışmayı, bilinçaltının çalışma prensiplerini düşünmeyi, konu ile ilgili deneysel çalışmaları severim. Bu konuları sosyal ilişkilerimde bir artı olarak eklemeyi beceremem.
Mevcut töreleri irdelemeyi seviyorum. Töreler çok güzel, kesinlikle sürdürülmeli. Ancak zamanla çok bozulan törelerimiz var. Bence reform yapılmalı, güncellenmeli, sonra yeniden töre edinilmeli. Kırmızı ve işlemeli gelinliklerimizin geri gelmesini istiyorum mesela…. özellikle düğün ve cenaze konusunda takıntılıyım. “Elalem ne der” baskısından kurtulmamız lazım.
“Üst insan” olgusunu severim. Nietzsche’nin bu taraflarda yaşasaydı, İslamiyet’i tercih edeceğini düşünürüm. “üst insan” olgusunu “kâmil insan” ile benzeştiririm.
Siyaset ve İdeoloji: Demokrasiden daha güzel ve adil bir sistem olduğuna inanıyorum. Henüz keşfedilmemiş, adı olmayan bir sistem. Belki benzerleri denenmiş olabilir ama şimdiye kadar bildiğim hiçbir sistem değil bu sistem. Bir ara fırsat bulursam bunun üzerine kafa yormak ve ütopya yazmak istiyorum.
Yeme/içme: Yemek yapmayı, farklı yemekler denemeyi, farklı tatlar denemeyi severim. Bazen birşeyleri denerken güzel icatlar yaparım, beğenirim, sonra da unuturum. İçeceklerden en çok çayı severim, çayı da demlenmesinin 15. dakikasında severim. Demleneli bir saati geçen çayı zorda kalmazsam içmem.
Mekanik: Makinelerin nasıl çalıştığını merak ederim. Farklı icat (organik, alaşım, metalik) malzemeleri tanımayı severim. Bir gün yine benzin veya benzeri bir yakıtla çalışsa da mevcut motorlardan (4-zamanlı, 2-zamanlı, boxer, stirling, wankel, vb.) daha fazla enerji üreten bir sistem tasarlamak hayalim var.
El sanatları: İyi olduğum hiçbir sanatsal tür yok. Ancak ahşap işlemeyi çocukluğumdan beri severim. Bir ara tebeşir heykeller yapmıştım toplu iğne ile. Sonra dondurma çubuğu ve benzeri materyallerden ufak maketimsiler ve kuş oyuncakları yapmaya çalıştım. Birşeyleri yontmayı, şekillendirmeyi, birleştirmeyi, yapıştırmayı seviyorum. Çoook sonraları bir gün, bir köşesinde küçücük bir marangoz atölyesi olan bir ev hayal ediyorum. İşlenen ağaç kokusunun hayali bile mutlu ediyor beni :)
Koku: Kokuya karşı özel bir hassasiyetim var. 2010’da Isparta’da Gölcük’te Sedir ağacından yapılmış mekanın kokusunu duyduğum gün bu hassasiyet tutku halini aldı. Birçok parfümde baz nota olan sedirin kolonyasını, sadece sedir kokusunu doya doya duyabileceğim bir icat yapmaya çalıştım, tatmin olamadım. Sonra Sandal ağacı ve Hanımeli kokusu da eklendi listeye.
Toprak: Bağ bahçe işlerini genel olarak seviyorum. 30 metrekare toprak hevesimi almama yeter de artar bile. Tohum, aşı, çelikleme gibi çoğaltma türlerine ilgiliyim. Evde de balkonda naçizane uğraşıyorum. Şibumi’den sonra, bahçe düzenleme işine de hafiften meraklandım :) Bahçem olmasa da evde saksıda ufaktan bitkisel tanışmalar yapıyorum.
Hayvanlar: Köpek liste başı olur sanırım. Kangal mesela; koşarım, sarılırım, güreşirim kangalım olsa :) Doğal hayatındaki doğası bozulmamış olan tüm hayvanları severim, bir çoğundan da korkarım :) Çok eskiden; muhabbet, japon balığı ve hamster beslemiştim. Bir de ufak papağanımız oldu; 2014 Nisan’ında 1 yaşında iken geldi. Şakir adında, Sultan (Cockatiel) cinsinde sevimli ve klasik bir “Normal Grey” erkeği. Şakir 4 ay sonra kaçtı gitti balkondan. Sonra arkadaştan yeni yeme düşmüş aldık. Su içmeyi bilmiyodu, süngerle ağzına sıkıyordum. Şırınga ile mama yedirdim. pearl mutasyonu ve erkekmiş, adı Tontiş’ti. 4 aylık olduğunda, adını söylüyordu. “tontiş gel” deyince uçup koluma konuyordu. Öyle evcil bir kuş görmemiştim daha önce. Onu da kaçırdık. Yine internetten bulduğumuz birinden iki tane yavru aldık: pirinç (dişi lutino) ile yulaf (erkek normal grey). 2014 sonu yavruları. Tontiş gibi asla olmayacak muhtemelen ama evcilleştimeye çalışıyoruz.
Uçan Niva
Yüzen Niva
Balık teknesi:
