Bilecik Belediyesi’nin bir hizmet yapıp ta reklam kaygısı gütmediğine henüz şahit olamadım. 6 yıldır buradayım. Hem de öyle reklam ki, zannedersiniz Selim Başkan bütün işleri tek başına yapıyor, belediye’nin başka personeli yok.
Bu akşam müzik kursu öğrencilerinin kurs tamamlama konseri vardı, oraya gittik çocuk çombalak. Saat 19:00’da başlayacak olan konser, 19:25 itibarıyla daha başlamamıştı. Sonra kültür müdürü mikrofonu aldı, 10 dakika boyunca hiçbir şey söylemeyen uzun bir anlamsız konuşma yaptı. İçerik: belediyenin faaliyetleri… Sahne arkasında kocaman belediye logosu ve başkanın ismi var zaten.
Belediye, halkın mekanıdır. Görevi halka hizmettir. Hizmet ederken “bak bunu ben yapıyorum, ona göre” diye insanın gözüne sokup ta yapılan hizmeti hiç etmeye ne gerek var?
Tam “konuşma bitti, konser başlayacak” derken; Bilecik için hazırlanan klibe sıra geldiğini belirttiler. Klipteki ana fikir ve sanatsal içerik çok güzel ama keşke fesatlık olmasa… Klibe hiç para harcanmadığını söyledi baştan sunucu. Mümkün değil para harcanmamış olması, yalana gerek yok. “Çok az para ile” dese neyse… Bir çok farklı yerde kaliteli çekimler yapılmış. Ses tesisatı, kameralar vb. cihazlar bayaa bir taşınmış. Bunlar montajlanmış. Evden getirdikleri malzemelerle mi yaptılar bu çekimleri sanki?
Klibin en kötü tarafı ise, mesaj kaygısı. Az önce dedim ya “fesatlık karıştırmasalar iyi” diye. Malesef bir başta bir de sonda dini ve milli duyguları sömürmek noktasında gerekeni itina ile yapmışlar. Hadi baştaki konuşma yine neyse ama sonda Selim Başkan’ın Edebali’nin nasihatini okuması hiç olmamış. Bir kere; kurumsal bir iş yapacaksan kendini katmayacaksın işin içine. Senden sonra gelecek olanların kullanamayacağı bir iş yapmışsın. Yemeği senden başkası yemesin diye baştan içine tükürmüşün kısacası. Ayrı bir konu da; Selim Başkan’ın okuduğu kısmın aslında “Şeyh Edebalı’nın Osman Gazi’ye nasihati” olması. Bu nasihatın Edebalı tarafından Bey’e (padişaha) okunduğunu düşününce çok çok güzel. Ama peki Selim Başkan kime okuyor bunu? Bize mi hitap ediyor acaba?
…bundan sonra; öfke bize, uysallık sana;
gücenmek bize, gönül almak sana;
suçlamak bize, katlanmak sana;
acizlik bize, hoşgörmek sana;
anlaşmazlıklar bize, adalet sana;
haksızlık bize, bağışlamak sana düşer…
Saat sekize gelirken anca sıra geldi konsere. Önce kemancılar çıktı sahneye, güzeldi izledik. Yan flütçüler çıktığında artık bizim çocukları zaptetmek mümkün değildi. Müzik dinleme planımızın büyük kısmını belediye (hatta başkan) reklamları kaplayınca, müziğe pek zaman kalmadı malesef.